Yarın Kadar Genciz
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Başkalarını dinlemeye değil, bir söz söylemek için toplandık!
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Arkadaşlarımızdan Bir Yazı-Futbolun Ticarileştirilmesi

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Admin
Admin



Mesaj Sayısı : 156
Kayıt tarihi : 21/02/10
Nerden : Nefes Alınan Her Yerden

Arkadaşlarımızdan Bir Yazı-Futbolun Ticarileştirilmesi Empty
MesajKonu: Arkadaşlarımızdan Bir Yazı-Futbolun Ticarileştirilmesi   Arkadaşlarımızdan Bir Yazı-Futbolun Ticarileştirilmesi Icon_minitimePtsi Haz. 14, 2010 8:17 pm

Kökeni eski çağlara kadar giden futbol esas biçimine, 18. Yy.da kapitalizmin ilk beşiği olan İngiltere’de kavuşmuştur. İşçi sınıfının yaratıp geliştirdiği bir oyun ve spor türü olarak futbol, bugün insanlığın yaşamında tutması gereken yerden çok daha fazla güce ve etkiye sahiptir. Kapitalizmin dünyasında bu kolektif oyun, geniş kitleleri ekonomik olarak sömürmenin bir aracı olmanın yanında, ezilenlerin yaşadıkları yoksulluk ve sefaletin nedenlerini anlamalarını engelleyen bir örtü haline gelmiştir. K.Marks’ın dinin teskin edici özelliğini belirtmek için kullandığı veciz sözünü, “Furbol halkın afyonudur” olarak değiştirmemizde, futbolun bugünkü işlevi bakımından hiçbir sakınca yoktur. Hatta somut, görülebilen bir şey olduğundan bazı anlarda dinden daha etkili olduğuda söylenebilir.
Futbol oyun olarak en önemli özelliği kolektif, halkçı bir spor olmasıdır ve sokağa aittir. Her yerde oynanabilir; sokak araları, apartman-okul bahçeleri, kumsallar, ve hatta cezaevi havalandırmaları.
Fubolun Gücü
20. yy.ın ortalarına kadar burjuvazi için futbolun siyasi yönü ticari yönünden daha öndedir. Özellikle Dünya Kupası organizasyonları emperyal ülkelerin güç ve prestij mücadelesine dönüşmüştür. 1938’de İtalya ve Macaristan arasında oynanacak final maçı öncesi Mussolini, İtalyan fulbolculara bir telgraf gönderir; ‘ya galibiyet ya ölüm’ der, maçı kazanan italyanlar, kupa törenine faşist ordunun üniformalarıyla çıkar. Bu başarı daha sonra tüm dünyada ve ülke içinde faşizmin gücü olarak propaganda edilir.
Türkiye’de de durum çok farklı değildir. İşgal yıllarında İstanbul’da işgalci ülke takımlarını yendiğinden popülaritesi fazla olan Fenerbahçe kulübü, tek parti döneminde iktidarın özel ilgi alanı içinde olmuş, ekonomik olarak da kollanmıştır. Bugün FB’nin maçlarını oynadığı kendi stadına adını veren Hitler hayranı Şükrü Saracoğlu, 1934’te Adalet Bakanı iken, hukuki bir meseleden dolayı zor durumda olan kulubün başkanlığını üstlenerek koruması altına almıştır.
Futbol ve Ticaret
Futbolunu ticarileşmesinde onu evlere sokan televizyonun büyük payı vardır. TV reklam, para demek. 1954 ılında İsviçre’de düzenlenen Dünya kupası, TV’den naklen yayınlanan ilk organizasyondur. O yıl içinde F.Almanya’da televizyon sayısı 11 binden 85 bine çıkmış, 1958 Kupasında Fransa’da Tv satışları yüzde 20 oranında artmıştır. 1966 Dünya Kupası ilk kez uydu aracılığıyla dünyaya ulaştırılmış, final maçını 400 milyon insan evlerinden izlemiştir. Teknolojinin gelişmesiyle en son 2006’da Almanya’da düzenlenen final maçını ise 3 milyara yakın insan izlemiştir. Hiçbir dinin bile bu kadar taraftarı yoktur. Kitlelerin bu oyuna olan ilgisi kapitalizm içim mütiş bir Pazar alanı yaratmıştır.
FIFA, futbolun ticarileşmesinde belirleyici olmuştur. 1974’te FIFA’nın başına gelen J.Havalange, göreve geldikden hemen sonra; “Ben buraya futbol adı verilen ürünü pazarlamaya geldim” der. Taşımacılık, silah sigorta şirketlerine sahip olan bu şahıs o tarihten itibaren görevini fazlasıyla yerine getirerek, bir zamanlar ezilenlerin bir etkinliği olan futbolun bütünüyle ticarileşmesi sürecinin mimarı olmuştur.
2000 yılında Avrupanın en büyük kulupleri (şirketleri) bir araya gelerek G-14 adnında futbol kuluplerinin ilk uluslar arası örgütünü kurmuştur. FIFA ve UEFA’ya karşı örgütlenen bu kulupler; R.Madrid, Milan, Ajax, Liverpool, B.Münich, Juventus, İnter, Barcelona, M.United, B.Dortmund, Paris SG, Marsilya, Porto ve PSV dir. G-14, kuruluşunun hemen sonrasında UEFA ve FIFA’dan bağımsız olarak Avrupa çapında 18 takımlı kendi liglerini kuracaklarını açıkladı. Bunun akabinde bir İspanyol kapitalisti bu kez kendi planını açıkladı;8 ülkeden 16 takımın katılacağı European Gold Cup. Katılımcı kulupleri bu organizasyondan başarılarına göre 30 ila 110 milyon Euro kazanabilecekti. Bu durum karşısında UEFA ve G-14 bir araya gelip anlaşmak zorunda kaldılar. UEFA’nın organize ettiği Şampiyonlar Ligi yeniden düzenlenip, kuluplerin payları arttırıldı. Bu ligin ortalama 750 milyon Euro’luk gelirinin 547 milyonu kuluplere gitmektedir. Grup maçlarında galibiyet başına 600 bin, beraberlik için 300 bin Euro verilmektedir. Finale kadar yükselip kupayı kazanan kulubün kasasına 100 milyon Euro’nun üstünde para gitmektedir.
Ülke Futbol Federasyonları ve Yönetimler
Her ülkenin bir futbol federasyonu vardır. Bunlar yer aldıkları kıtanın federasyonlar birliğine üye olmanın yanında, tüm dünyaülke futbol federasyonlarının bağlı olduğu FIFA’nın mensubudurlar. Ülke federasyonları, daha çok içerdeki futbol düzeninin işleyişinden sorumludurlar. Görünüşte! Hiçbir kar amacı taşımayan statüdedirler. Ülke içinde ve dışında yapılan tüm resmi futbol organizasyonları bu yerel ve uluslar arası örgütler tarafından yapılmaktadır. Dolayısıyla elde edilen milyarlarca dolarlık gelir bunların elinde toplanarak hak sahiplerine dağıtılmaktadır. Bu paranın ve düzenleyici gücün paylaşımıbaşta büyük kulupler olmak üzere kulupleri federasyon örgütlenmeleriyle karşı karşıya getirmektedir. Ayrıca siyasi iktidarlar da ülke içinde federasyonların bu gücüne ortak olmaya çalışmakta, tamamen kendi denetimleri altına almak istemektedir

Ülkedeki futbol kulupleri daha çok yerli, yeni palazlanan sermaye patronlarının elindedir. Patronajdaki diğer önemli kesim ise siyasi partilerle bağlantılı belediye başkanlarıdır. Türkiye’de de futboldan büyük paralar kazanılmaktadır ama Avrupa kulupleriyle karşılaştırıldığında kuluplerin sermaye yapıları, birikimleri oldukça zayıftır. Türkiye’de futbol gelirlerinin toplam geliri 500 milyon dolar civarındayken, Avrupa kuluplerinin toplam geliri 13 milyar doların üzerindedir. Mesela İngiliz takımı Chelsea’nin sponsorluk geliri 93,7 milyon dolarken Türkiye’nin en zengin kulubü Fenerbahçe’nin 10 milyon dolardır.
Büyük bir kulubün başkanlığı yada yönetim üyeliği prestij demektir. İstedikleri zaman cumhurbaşkanı dahil herkesle görüşebilmekte, iktidarla, bürokrasiyle olan kişisel işlerini çözebilmektedirler. Türkiye’deki kulupler şirketleşme yolunda önemli mesafeler kat etmişsede yapısal zayıflıkları, oturmuş bir futbol düzeninin olmaması, devletin müdehaleleri ve kuluplerin geçmişten beri mafyayla olan ilişkileri tekelci sermayeyi futbol sektöründen uzak tutmuştur. Son yıllarda futbolda elde edilen gelirlerin büyüklüğü düşünüldüğünde bu sektöre el atacakları kesindir; uygun, istikrarlı bir ortamın oluşmasını bekledikleri söylenebilir.
Umarım futbola karşı bakış açınız biraz değişmiştir. Unutmayın Kapitalizmi kriz, Endüstriyel futbolu keriz besler…
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://gencim.forummum.com
 
Arkadaşlarımızdan Bir Yazı-Futbolun Ticarileştirilmesi
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Yarın Kadar Genciz :: HABERleşme Köşemiz :: Beğendiğimiz Köşe Yazıları-
Buraya geçin: