GERÇEK
İ. Sabri Durmaz
Daha coşkulu ve daha kitlesel bir 1 Mayıs için
Gazetemizin önceki günkü başyazısında 1 Mayıs’ı kutlamak için çağrıları, katılımı örgütlemeyle birleştirmenin önemine değinildi. Dahası gazetemiz, her vesileyle sendikaların 1 Mayıs gösterilerine mümkün olan en geniş katılımı sağlamak için çalışmasının önemine de vurgu yapmaktadır.
Bugün burada; kamu emekçileri grevinin, TEKEL işçilerinin, Çemen işçilerinin ve öteki emek mücadelelerinin uyardığı işçi ve emekçilerin
1 Mayıs’a katılma eğilimi ve onların katılımını sağlamanın önemine dikkat çekmek istiyoruz. Gazetemize gelen haberler, emekçilerin 1 Mayıs’a geçmiş yıllara göre daha büyük bir coşkuyla ve kendi taleplerini dile getirmek için hazırlandığını gösteriyor.
Kimsi; ağır çalışma koşullarından yakınıp,”Biz çalışma koşullarının iyileştirilmesi için 1 Mayıs’a katılacağız” derken bir başkası “Semtteki sağlık sorunlarını”, bir başkası “Eğitimle ilgili sıkıntıları”ndan söz ediyor. Bir diğeri ise; “İşsizliğe karşı tepkilerini dile getirmek için 1 Mayıs’a katılacağız” diyor.
Bir yandan bakarsak; emekçiler kendi sorunlarının çaresini 1 Mayıs’ta alanlara çıkarak göstermek istiyorlar.
Bu ve emekçilerin sorunlarıyla 1 Mayıs arasındaki bağ kuran başka haberlerden anlaşılıyor ki, emekçiler artık sorunlarının çözümünü ne sermaye partilerinde ne de egemenlerin çeşitli kurumlarında görüyor. Tersine emekçilerin, sorunlarının çözümü ile 1 Mayıs ve temsil ettiği idealler arasında bir bağ kurmaya çalıştıkları anlaşılıyor.
Burada elbette, “Emekçiler, işçi sınıfının uluslararası planda birleşip, dayanışıp mücadele etmesiyle tüm ezilenlerin kurtulacağı gerçeğinin teorik içeriğini kavramıştır da onun için tüm sorunlarının çözümünü 1 Mayıs’ın değerleriyle birleştiriyorlar” denmek istenmiyor. Ama şu da bir gerçek ki; emekçilerin azımsanamayacak bir kitlesinin, 1 Mayıs’ın emekten yana, sömürüsüz, baskısız, emekçilerin ezilip sömürülmediği bir dünya talebi ve bunun için mücadele etmeyi ve kendi sorunlarının çözümünün de bu birliğe şöyle ya da böyle dahil olmaktan geçtiğini sezdiklerini söyleyebiliriz.
Bu, elbette işçilerin, emekçilerin birleşme ve mücadele etmeleri için imkanların arttığı anlamına gelmektedir. Bunun da ötesinde 1 Mayıs’a katılma eğiliminin de güçlendiğini göstermektedir. Ama özellikle büyük kentlerde geniş emekçi kesimlerin, eğer 1 Mayıs’a katılan ve üyelerini götürmek için az çok çaba harcayan sendikaların üyeleri değilse ya da 1 Mayıs’a katılacak bir ilerici demokrat çevreyle bağları yoksa alanlara nasıl gideceklerdir? Gitseler bile o sözünü ettikleri talepleri nasıl ifade edeceklerdir?
Bu sorunun yanıtı, ancak toplu ve örgütlü olarak giderlerse taleplerini ifade edecekleri biçimindedir. Ki burada sendikalara önemli bir görev düşmektedir. Eğer sendikalar, sadece kendi üyelerini değil de üye olup olmadığına bakmadan ulaşabildikleri tüm işçileri, özellikle de sanayi siteleri ve OSB’lerdeki genç işçilere de 1 Mayıs’a katılım için çağrılar yapıp onları alanlara götürmek için organizasyonlar yaparlarsa, kuşkusuz önemli bir görev yerine getirmiş olacaklardır. Bunun için az çok örgütlü oldukları fabrikaların yakınındaki işletmeler, örgütsüz ama sendikalarla az çok bağı olan işçiler aracılığı ile olduğu kadar emekçi semtlerindeki ilişkileriyle de geniş bir işçi, emekçi kesiminin
1 Mayıs’a katılmasına katkıda bulunabilirler. Bu elbette sendikaların genç işçiler arasında tanınması kadar onların gözünde örgütlü olmanın önemini ve değerini de artırıcı olacaktır.
Önümüzdeki birkaç gün içinde bile, eğer istenirse, OSB ve sanayi sitelerinin genç işçilerinin sendikalarla birlikte 1 Mayıs’a katılması için girişimler sonuç verebilir.
Şimdi daha az laf daha çok iş yapma zamanıdır