22/02/2010
EVRİM/DEVRİM
MUSTAFA YALÇINER-m.yalciner@hotmail.com
Yan gelip yatanlar…
Her yerde kriz... Ekonomide, siyasette, hukukta, sosyal yaşamda... Tümü birbirine bağlı.
Bir yanda, siyasetle hukuk birbirine girmiş halde. Birbirinin boğazına sarılmakta olan egemenlerin iki fraksiyonunun ayrı ayrı hukukçuları var artık. Birinin ak dediğine diğeri kara diyor. Savcılar, mahkemeler, iki taraflı ve baştan ayağa siyasete batmış durumda. Halka vazgeçilmez olduğu söylenen “yargı bağımsızlığı”, “hakim teminatı” gibi hukuk ilkeleri, karşılıklı olarak çoktan kalelerin burçlarından aşağı atıldı. Önemli olanın “kaleler”, yani iktidar olduğu düşünülüyor, geri kalan her şeyden vazgeçiliyor. “Hoca efendi”, kurulu geleneksel yargı/hukuk teşkilatını ele geçirmeye uğraşıyor. Berikiler de vermiyor. Kılıçlar çekilmiş, çatışma var.
Ekonomi, Başbakan’ın “teğet” geçtiğini söylediği kriz içinde. Henüz hiçbir düzelme belirtisi yokken, milyonlarca işçi işsiz kaldı. AKP, yedi yıldır, zaten bir tek çivi çakmadı. Ne bir fabrika açtı, ne bir yüksek fırın ne de maden ocağı. Yalnızca palazlandırdığı “tanıdık şirketler”e duble yol ve TOKİ’den inşaat ihalesi dağıttı. Esnekleştirdiği çalışma yaşamında üç işçinin yaptığı iş bir işçiye yaptırılır oldu. Üstüne kriz de binince, işsizlik patladı.
Sümerbank satıldı, işletmeleri kapatıldı. Et Balık öyle. SEK de... Saymakla bitecek gibi değil. En son TEKEL... Tümünün kapısına kilit vuruldu. Yedi yıldır fabrika açılmadığı gibi kapatıldı. Ve kriz… İşsizlik birse üçe çıktı.
Şimdi soru şu: “Kim yan gelip yatıyor?” Kabahat işsiz bırakanda mı? İşsizlik belası yakasına yapışanda mı?
Erdoğan çıkmış, “TEKEL işçisi yan gelip yatıyor” diyor. Çalışmadan para almak istiyorlarmış! İddiası bu.
Neye oynuyor? İşsiz kalan milyonlar var ya! Krizin işsiz bıraktıkları!.. Kriz bahanesiyle patronlarının bir yandan teşvik alırken, bir yandan da işten attıkları... Erdoğan’ın “teğet” geçtiğini söyleyip önlem almadığı ya da önlem diye İşsizlik Fonu’yla patronların cebini doldururken aç-sefil sokakta bıraktığı milyonlar... Sanıyor ki, üç kuruşu bile bulamaz kıldığı işsizler örneğin, TEKEL’cinin üç kuruşuna göz dikecek! Ya da zar zor asgari ücretle iş bulup çalışabilen işçi, TEKEL işçisinin halinden anlamayacak.
Belki üç-beş gün anlamayacaklar. Ama Erdoğan nereye kadar herkesi kör ve aptal sanacak?
1. TEKEL’i TEKEL işçisi mi sattı, özelleştirmeci hükümet mi?
2. Haydi sattı… Satılan işletmeleri TEKEL işçisi mi kapattı? Yoksa tütünü ve tütüncüyü bitiren, Amerikan tütünü ve sigarasını dayatan TEKEL işçisi mi? Kim? Erdoğan TEKEL işletmelerini açık tuttu da, TEKEL işçisi mi çalışmadı?
3. TEKEL’ci “çalışmam” mı diyor, yoksa insanca çalışma koşulları için mi mücadele ediyor? TEKEL işçisi diyor ki: “Bu hükümet patron oldu mu verecek para buluyor; teşvik diye veriyor, kredi diye veriyor, İşsizlik fonunu bile veriyor kapitaliste. Ama TEKEL işçisine ne iş buluyor, ne de para.” “Millet kim?” diye soruyor TEKEL’ci. Kapitalistlere para var, hak var, hukuk var. Ama işçiye, işsize, memura, esnafa, köylüye yok. Millet sadece kapitalistler mi, sorusu bu TEKEL işçisinin.
4. Ve “gemicik” ortada duruyor. Kaç saat çalıştı küçük oğlan, gemi almak için? Erdoğan’ın kendisi kaç saat çalışıyor? Amerika, Çin, Avrupa, Rusya, şurası burası gezmeye çalışmak mı diyor Erdoğan? Yoksa Fethullahçı “hukukçuları” kollarken harcadığı saatleri çalışmaktan mı sayıyor?
5. Ya İpek?.. Koza?.. Albayraklar?.. Ülker?.. Bunlar gibi yeni palazlandırılan holdinglerle Koç, Sabancı, Doğan vb. gibi eskiler… Bunların patronları, büyük mülk sahipleri günde kaç saat çalışıyorlar? Bankacılar?.. “Sıcak para” denen şeyi orada-burada dolaştıranların taş atıyorlar da kolları mı yoruluyor? Ve onlar ayda TEKEL’ci gibi 1350 lira istemekle yetinmiyor, saat başı milyonlar kazanıyorlar!
İşçi, işsiz, emeğiyle geçinmeye uğraşan tüm sömürülen yığınlar, eninde sonunda birbirlerini anlayacaklardır. TEKEL’ci inisiyatif aldı bunda. Er ya da geç, devrimcileşmek kaçınılmazdır.