Korsanlar!
Geçen hafta hükümetin “Afrika Açılımı”na ilişkin bir başlangıç yapmıştık.
Bu arada Afrika’dan “korsanlık” haberleri geldi ve açılım sorununun ibresini bu yana çevirmek zorunlu oldu.
Nedir korsanlık meselesi?
Birkaç yıldır Güney Çin Denizi’nde, Hint Okyanusu’nda, Afrika açıklarında dünya kamuoyuna “korsanlar” olarak sunulan silahlı gruplar, gemileri kaçırıyor, milyonlarca dolarlık fidyeler istiyor, bazen de alıyorlar. Bir süredir işsiz kalmış olan NATO güçleri de bu gemileri kurtarmaya çalışıyor, Afrika açıklarında bazı bölgeler kuşatılıyor, bununla birlikte eylemlerin önüne geçilemiyor ya da bazı yorumculara göre kasıtlı olarak bu eylemlere göz yumuluyor.
Önce Çin Denizi’nde ve Endonezya açıklarında başlayan ve sonra Afrika açıklarında yoğunlaşan “korsanlık”, deniz ticaret yollarında ve yolcu hatlarında görülürken, son aşamada doğrudan doğruya Afrika ile bağıntılı bir hal aldı ve Somali, Aden Körfezi ve Nijerya sularında düğümlendi.
Son olarak bir Türk gemisi, Somali açıklarında saldırıya uğradı. Önceleri, içinde ağır silahlar (33 tank) ve mühimmat bulunan bir Ukrayna gemisinin kaçırıldığını hatırlayacak olursak, fidye ve soygun amaçlı saldırılara uğrayanlar arasında bu son gemi oldukça hafif bir hedef olarak görünecek.
ICC International Maritime Bureau (Deniz Haydutluğu Saldırılarına İlişkin Uluslararası Denizcilik Bürosu) verilerine göre gerek eylem alanı bakımından, gerekse eylemlerin sayısı ve kullanılan silahların niteliği bakımından “korsanlık”, bütün önlemlere rağmen gelişme gösteriyor.
ABD, bölgeye karşı çok hassas ve Somali’ye karşı giriştiği başarısız operasyondan sonra da bu ilgisi kesilmedi. Beş ABD firması, Somali topraklarının yarıdan fazlasını petrol ve doğal gaz sondajları için kullanıyor ve mevcut rezervin tümü üzerinde kontrol kurmak için bu şirketler ABD hükümetine baskı yapıyor. Daha ilginci, Somali açıklarındaki sözde korsanlık hareketine karşı, Irak’ta iş tutan özel güvenlik şirketi Blackwater görevlendirilmiş durumda. Blackwater, ABD ordusunun kirli askeri operasyonlarda kullandığı bir şirkettir. Onun faaliyet alanında kuşkulu işlerin olması doğaldır ve zincirleme olarak bu olayların arkasında NATO’nun bulunması, beklenmedik bir şey değildir.
Burada cevaplanması gereken soru, bu eylemlerin emperyalistler bakımından nasıl kullanıldığı ve ne işe yaradığına ilişkindir. “Kirli işler” yapanların, kendilerinden daha kirli ve kendileriyle herhangi bir organik bağ bulunmayan ayakçılar kullandıkları, bilinen bir gerçektir. Bu açıdan bakınca, haydut gruplarının mümkün olduğu kadar denetimli biçimde el altında tutulmalarının işin gereği olduğunu söyleyebiliriz. Ne işe yarayacakları ise henüz o kadar açık değil.
Ne var ki, işlerin çatallandığı bir başka gerçek durum var. “Korsanlar”, Somali halkının gözünde, ulusal suları ve haklarını koruyan bir örgüt olarak değer buluyor. Halkın gerçekten bu işleri yapacak bir kahramanlar ordusuna ihtiyacı olduğu açık.
Somali, 1991 yılından beri iç savaşı yaşıyor. Müslüman gruplar arasındaki iç savaş, aileler ve kabileler arası savaş ülkeyi hızla tüketiyor. Sanayi ve tarım neredeyse sıfır noktasında. Bir zamanlar az çok gelir getiren balıkçılık artık yok; çünkü zengin başka ülkelerin modern balıkçılık filoları sulara el koymuş bulunuyor. Yeraltı ve yerüstü kaynakları zaten emperyalistler tarafından talan edilmiş vaziyette.
Ayrıca Somali’de ağır bir nükleer atık sorunu var. Fransa, İngiltere, Almanya ve İtalya’nın yok edilemez sanayi atıklarını dökmek için Somali’yi bir çöplük olarak kullandıkları mahkeme kayıtlarına geçmiştir. İtalyan mafyası, bu yoldan milyar dolarlık bir gelir elde ediyor. 2004 yılındaki Tsunami, kıyılara bırakılan zehirli atık maddeleri açığa çıkardı ve yaygın hastalıklara sebep olan bir kirliliğe yol açtı.
Hesap edilemez yoksulluk ve sayısız felaket içinde yaşayan bir halkın, elinde silah tutan ve bütün dertlerin kaynağı olarak görünen “beyaz adam”a karşı savaşan insanları yüceltmesinden daha doğal bir şey olamaz.
Şurası da bir gerçek ki; Somali halkının yüzde 71’i, yanlış kahramanlar seçmiştir. Her türlü kirli işte kullanılmaya açık, nereye ne zaman çarpacağı belli olmayan grupların kahramanlaştırılması da ayrı bir yoksulluktur.